Birinci Dünya Savaşı tüm şiddetiyle sürerken müttefikler Çarlık Rusya'sına yardım gönderdi. Diğer taraftan yapısı bakımından savunmaya elverişli olan Çanakkale Boğazı Türkler tarafından mayınlandı. Savunma düzeni ve komutası Miralay Cevat Bey'deydi. Savaş ilanından birkaç gün sonra 3 Kasım 1914'te İngilizler Seddülbahir ve Kumkale tabyalarını topa tuttular. 19 Şubat 1915'de boğazın dış tabyaları yok edildi. Yunanlıların İstanbul'a girmesini isteyen Ruslar 40.000 kişilik bir yardımcı kuvvet göndermeyi teklif ettiler. Bunun üzerine İngiliz ve Fransızlar boğazları Ruslara vermeyi önerdiler. Düşman, savunma tabyalarını etkisiz hale getirdiği gibi boğazdaki mayın tarama ve temizleme işini de başarıyla gerçekleştiriyordu. Ama 7-8 Mart gecesi Yüzbaşı Hakkı Bey komutasındaki Nusret Mayın Gemisi (*), sezdirmeden liman bölgesine tekrar mayın döşedi. Gerek mayınlar ve gerekse bataryaların atışlarıyla İtilaf Kuvvetleri birçok gemi kaybederek geri çekilmek zorunda kaldı.
18 Mart hücumu karadan yardım görmedikçe Çanakkale'nin geçirilemeyeceğini gösterdiğinden İngiliz, Fransız ve (Avustralya ve Yeni Zelanda Ordusu) ‘Anzak’lardan oluşan 70.000 kişilik bir kuvvet 25 Nisan 1915'te Seddülbahir ve Arıburnu bölgelerinden karaya çıkarıldı. Bu karasal kuvvete 109 savaş, 308 taşıt gemisi ve özel çıkarma taşıtları destek verdi. Türk ordusu ise bu kuvvetlere karşı savunma görevini 5. Orduya verdi.
Bütün bunlara karşın düşman kuvvetleri başarılı olamıyordu. İlk çıkarma günü Mustafa Kemal 17. piyade alayını Conkbayırı’nda durdurdu ve Kocaçimen Tepesi'nin düşman eline geçmesini engelledi. Ardından Alçıtepe ve Arıburnu'na yapılan diğer bir saldırıyla da 5. Ordu kuvvetleri büyük kayıplar vermek pahasına geri püskürttü.
Savaş tüm hızıyla sürdü ve deniz üzerinde de devam etti. Türk ordusunun Nurulbahir gemisi battı, Gülcemal vapuru yara aldı. Buna karşın İtilaf Kuvvetleri'nin Goliath zırhlısı battı. Haziran ayında Kanlı Siper Savaşları başladı. 50.000 kişilik Fransız ve İngiliz Ordusu, 25.000 kişilik Türk ordusu üzerine top ateşi desteğinde hücuma geçti. Bu hücum Çanakkale'de en kanlı savaş olmuştur. Çıkarmanın başlangıcından o güne değin Türk Ordusu 70.000'e yakın kayıp vermişti. Her şeye rağmen düşman ilerlemeyi başaramadı. Yeni hedef Anafartalar Platosu'nu ve Kocaçimen'i ele geçirmekti.
“‘Gallipoli’ diye bir yabancı filme gittim. Ne anlatayım bilmem ki?? Daha doğrusu hangi birini yazayım?? Film başlıyor, beyaz perdede bir yazı beliriyor "The Doğuş Group presents, an Ekip Film Production" GALLIPOLI (…)” diye başlayan tepki yazısını;
“Gallipoli (yazıldığı gibi okuyorum) neresi bilmem ama ben 7 düvelin saldırdığı ve Mustafa Kemal önderliğindeki Mehmetçiğin, arkasındaki siyasi ve ekonomik gücün tüm tükenmişliğine rağmen, sıcağa, açlığa, hastalıklara, soğuğa, kara rağmen aylarca savunduğu ve sonunda ÇANAKKALE GEÇİLMEZ sözünü dost düşman herkese söylettiği Gelibolu diye bir yarımadanın varlığını biliyorum. Film yabancı ülkelerde de gösterilecek diye İngilizce isim yazmak uğruna düşülen halden utanıyorum. (…)” diye tamamlamış, Dr. Mehmet Çelik.
Tum dirençli insanlar adına Gazi Mustafa Kemal Atatürk söylemiş zaten, söylenecekleri: "Dünya'nın sana hürmet etmesini istiyorsan, kendi benliğine hürmet et. Milli benliğini bulamayan milletler, başka milletlerin avıdır".
Ruhları şad olsun!...
No comments:
Post a Comment