Hiç tanımadığınız bir şehirde, nerede ne yiyebileceğiniz hakkında en ufak bir bilginiz yoksa, sizi kesinlikle sıkıntıya sokmayacak tercih en yakın pidecidir.
Nerede olursanız olun çok ta uzak olmayan bir yerlerde mutlaka bir pideci vardır. Sorun, hemen tarif ederler yerini.
En ucuzuna bile denk gelseniz, belli bir standartın altına düşmez, yediğinize pişman olacağınız bir şey gelmez. En pahallısına denk gelirseniz de, "yuh be!" dedirtecek bir hesap gelmez, kendinizi kazıklanmış hissetmezsiniz.
Et sever bünyelere de, et sevmeyenlere de hitap eder genelde pideciler. Yaşlısı, genci, çocuğu, herkes için makul bir seçenektir. İtiraz edeni pek nadirdir pidenin.
Açığı, kapalısı, kuşbaşılısı, kıymalısı, peynirlisi, yumurtalı, yumurtasiz, uzun, yuvarlak ve neredeyse tüm bunların akla gelebilecek her kombinasyonunda pideler yapılır yurdum sathında.
Pidesi ile nam salmış şehirlerimiz vardır. Kuzeyin sakin şehri Sinop ise malumunuz, sahip olduğu hazineleri tanıtamamış olması ile ünlüdür.
Bilenler bilir, eğer herhangi bir Sinopluya Sinop dışında yediğiniz bir pideden övgüyle bahsederseniz, size ancak acı acı gülümseyecektir.
Bir kere pide Sinoplular için alelade bir yiyecek değil, şehrin kültürünün, herkesin çocukluk anılarının unutulmaz bir parçasıdır.
Her pazar yenmese de, pazar günü denince ilk akla gelen pidedir Sinoplular için.
Her ne kadar modern hayatın hızlı tüketimine teslim olsak ta, pidesinin harcını hala evde hazırlayıp pideciye götüren, hatta sırf bu iş için üretilmiş iki kapaklı uzun hasır sepetini itina ile saklayanların sayısı azımsanamayacak kadar çoktur.
Evde yapılan harcı pideci istenenden daha fazla pideye bölüştürmesin diye itina ile göz kararı tartmak, pide sırasında beklemek, aman ha pidelerim başkasınınki ile karışmasın diye pür dikkat kesilmek, hepsi pide ritüelinin bir parçasıdır.
Sinop pidesi kıymalı veya peynirli açık olarak yapılır. İçinde mutlaka yumurta bulunur. Kapalı pide ise yumurtasız, kıymalı ve içinde bol domates, biber takviyesi ile gelir. Pastırma, sucuk, ıspanak ta isimlerini saymazsak üzülür, ailenin damak tadına, mevsimine göre yer alır pidelerde.
Kullanılan kıyma çiğ değil, mutlaka soğan ile kavrulmuş, maydanoz ve karabiberle lezzetlendirilmiştir.
Sinop pidesini benzerlerinden ayıran en önemli özelliği bol malzemesidir.
Açıkça itiraf etmeliyim ki, Sinoplu pidecileri çırak bırakacak çok lezzetli hamurlar yoğuruyor başka şehirlerdeki ustalarımız. O derece ki, insan zaten sırf tereyağı desteğiyle o hamuru yese mutlu olur.
Sinoplular içinse pide, az biraz malzemeyi bolca hamurla bereketlendirmek değil, bolca malzemeyi rahatça gövdeye indirmek için altına mümkün olduğunca ince bir hamur katmanı sermektir. Bu yüzden hamuru çok ta fazla önemsememekte beis görmezler.
Yine bu yüzdendir ki, yumurtalı pide adı altında pidenin üzerine yumurta kırmak, sarısını bütün bırakmak veya elle dağıtmak diye bir uygulama geleneksel Sinop pidesinde yoktur.
Yumurta, ķıymalı veya soğanlı harç ile beraber iyice çırpılmak zorundadır. Ancak bu şekilde, hamurun üzerinde bir omlet misali kabaran yumurta bolca malzemeyi bir arada tutacak bir çimento işlevi görür, pidenin yüzeyi gayet kalın, köpük misali puf puf olur.
Ağzınızın suyunu sildiyseniz muhteşem sona yaklaşıyoruz.
Tereyağı, çok pidenin olduğu gibi Sinop pidesinin de olmazsa olmazı.
Yukarıda uzun uzun bahsettiğimiz pofuduk pide yüzeyi, aynı zamanda tereyağını sünger gibi emmeye hazırdır.
İdeal olarak öyle ucundan kenarından falan sürülmez, pide yağa doyacak kadar, elinize alınca altından sızacak kadar bol tereyağı sürülür. Bakmayın başkalarına, sağlık kaygıları olan gitsin brokoli yesin. Ancak elinizin altında bulunan etin, peynirin, yumurtanın ve tereyağının geleneksel yöntemlerle elde edilmiş, 15 tane organik, hijyenik bilmem ne sertifikası olan market ürünlerinin en iyisinden daha sağlıklı ve istisnai lezzette olduğunu hatırlatmak isterim. 10 parmak yumulun, vallahi şifadan başka bir şey bulmazsınız.
Sizi pideye davet edecek bir Sinoplu bulmanız tabii ki ideal çözüm, ancak pidecilerimiz sağolsunlar çok Sinoplu'yu evde malzeme hazırlamaya üşendirecek kadar yüksek tutuyorlar çıtayı.
Liman manzarası ile balıkçı teknelerini izleye izleye, deniz kokusunu içinize çeke çeke yemek ise cabası.
Afiyet olsun.
Saygılarımla
Ali Dizdaroğlu
No comments:
Post a Comment