...insanın aklına, Başbakanın
tarih hocaları kimler? Ya da Başbakanı Cumhuriyet tarihi yalanlarıyla
kandıranlar kimler? sorusu geliyor?
İşte Başbakanın Tarih Hocaları
Emperyalizmin
güdümündeki “yobaz” ,”liboş” ve “II. Cumhuriyetçi” tayfa, Türkiye’de
“Resmi tarih yalan söylüyor” diyerek, önce insanları bildiklerinin
“yalan” olduğuna inandırmakta, daha sonra da şüphe içindeki insanlara,
“Bu yalanları düzeltiyoruz” diyerek kurgusal bir tarih yazmaktadırlar.
Asıl yalan olan, bu yobaz, liboş, II.Cumhuriyetçi tayfanın yazdığı
kurgusal tarihtir. Bunlar kelimenin tam anlamıyla Cumhuriyet tarihi
yalanlarıdır.
Evet!
Resmi tarih de zaman zaman yalan söylemiştir. Ancak bu yalanlar hiçbir
zaman emperyalizmin güdümündeki Cumhuriyet tarihi yalancılarının
yalanları boyutunda “kuyruklu yalanlar” değildir.Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “yakın tarihle ilgili açıklamaları” onun da Cumhuriyet tarihi yalanlarından çok fazla etkilendiğini göstermektedir. Özellikle
Türkiye’nin ABD ve AB emperyalizmi çerçevesinde yeniden
biçimlendirilmeye çalışıldığı bu günlerde Cumhuriyet tarihi
yalancılarını ve söyledikleri yalanları bilmek hayati önem taşımaktadır.
Cumhuriyet tarihi yalancıları, 1930′lardan beri bıkıp usanmadan “yalandan kim ölmüş” misali sürekli yalan üretmektedirler.
İşte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı da derinden etkiledikleri anlaşılan belli başlı Cumhuriyet tarihi yalancıları:
1. Mevlanzade Rıfat:
I. Dünya Savaşı sonrasında Türk ordusuna ağır hakaretler eden ve bu
yüzden Atatürk tarafından ağır şekilde eleştirilen Mevlanzade Rıfat,
1929 yılında Halep’te basılan ve1933 yılında da Türkiye’de yayımlanan “Türkiye İnkılabı’nın İç Yüzü” adlı kitabında söze “yakın tarih yalan söylüyor!”
diye başlayarak Cumhuriyet tarihini alt üst etmiştir! Atatürk’e ve
çağdaş cumhuriyete düşmanlıkla kaleme alınmış bu kitapta gerçekler
tersine çevrilmiştir. Örneğin, Mevlanzade’ye göre Kurtuluş Savaşı’nı
Atatürk değil Vahdettin başlatmıştır! Bugünkü Cumhuriyet tarihi
yalancılarının “ağababası” odur.
2. Rıza Nur:
Atatürk’ün 1927 yılında yazdığı Nutuk’ta Arnavutluk isyanından dolayı
eleştirdiği Rıza Nur, daha sonra yurt dışındayken kaleme alıp Atatürk’ün
ölümünden sonra yayınlanmasını istediği “Hayat ve Hatıratım” adlı kitabında akla hayale gelmeyecek yalanlar ve iftiralarla Atatürk’e saldırmıştır. Örneğin,
ona göre Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım bir genelev kadınıdır!
Atatürk’ün babası ise belli değildir; “Atatürk, soyu sopu belli olmayan
bir Makedonyalıdır!” Bu kitabı inceleyen uzman psikiyatrisiler, Rıza
Nur’un ruh sağlığının çok bozuk olduğu ve akli dengesinin yerinde
olmadığı sonucuna varmışlardır. (Bkz.Turgut Özakman, Dr. Rıza Nur Dosyası, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1995).
3.
Said-i Nursi: 5. Şuada Atatürk’e “deccal” ve “süfyan” diyen ve Atatürk
devrimlerine karşı çıkan Nursi, Kurtuluş Savaşı’nın onurunun Atatürk’e
değil Mehmetçiğe ait olduğunu belirterek, Atatürk’ün Kurtuluş
Savaşı’ndaki rolünü küçültmek hatta yok etmek için çok şeyler yazıp
söylemiştir.
4.
Kazım Karabekir: Kurtuluş Savaşı’nın birincil kadrosu içinde yer alan
ve özellikle Doğu zaferinin kazanılmasında başrolü oynayan Kazım
Karabekir Paşa, daha Kurtuluş Savaşı yıllarından itibaren Atatürk’le
karşı karşıya gelmiş, özellikle Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk’le
yollarını tamamen ayırmış ve Atatürk’ün 1923′te kurduğu Halk Partisi’ne
karşı 1924′te Türkiye’nin ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver
Cumhuriyet Fırkası’nı kurmuştur.
Atatürk devrimlerinin neredeyse tamamına cephe alan Karabekir, 1925′de
Şeyh Sait isyanıyla Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılması,
ardından İzmir Suikastı’yla ilişkilendirilerek İstiklal Mahkemelerinde
yargılanması, daha sonra da 1927 yılında Atatürk’ün Nutuk’unda ağır
eleştirilere maruz kalması üzerine kaleme sarılarak Atatürk’ün Kurtuluş
Savaşı’ndaki rolünü azaltan, buna karşı kendi rolünü arttıran kitaplar
ve yazılar yazmıştır. Karabekir’in, “İstiklal Harbimizin
Esasları” ve “İstiklal Harbimiz” adlı kitapları –Cumhuriyet tarihiyle
ilgili önemli gerçekleri de barındırmasına rağmen- özellikle Atatürk’ün
Cumhuriyet tarihindeki rolünü büyük oranda çarpıtarak verdiğinden, çok
dikkatle okunmalıdır. Örneğin, Karabekir Paşa, bu kitaplarında “Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı istemiyordu, onu ben ikna ettim!” ve “Atatürk dinsiz ve namussuz olmamızı istiyordu!” bile diyebilmiştir. İsmet İnönü’ye ağzına geleni söyleyen Başbakanın hiç Kazım Karabekir’e yönelik bir eleştirisini duydunuz mu?
5. Necip Fazıl: Ünlü şair Necip Fazıl Kısakürek, “Vahidüddin” ve “Büyük Vatan Dostu Sultan Vahidüddin”
adlı kitaplarında, konuşmalarında ve yazılarında, bir taraftan Kurtuluş
Savaşı’nı küçültmeye çalışırken, diğer taraftan bu savaşın başlamasında
vekazanılmasında Atatürk’ten çok Vahdettin’in etkili olduğu yalanını
söylemiştir.Şair Necip Fazıl, sonradan kazandığı İslami kimliğini
güçlendirmek amacıyla olsa gerek, kaçak halife-padişah Vahdettin’e sahip
çıkarak, onu aklamaya çalışarak kendince “Bir Müslümanı, bir Halifeyi korumuştur!”
Ancak bunu yaparken, bir Müslümana yakışmayacak biçimde belge
uydurmaktan ve açık gerçekleri çarpıtmaktan çekinmemiştir. Başbakanın
Necip Fazıl’dan sıkça alıntılar yapması, onun Necip Fazıl’dan fazlaca
etkilindekini göstermektedir.
6. Kadir Mısıroğlu: Atatürk
devrimlerine karşı olduğundan ara sıra Şapka devrimine tepki olsun diye
“fes” giyen Mısıroğlu, “Lozan Zafer mi Hezimet mi?”, “Osmanoğullarının
Dramı”, “Sarıklı Mücahitler”, “Geçmişi ve Geleceği İle Hilafet” adlı
kitaplarında, yazılarında ve konuşmalarında Atatürk’e, Kurtuluş
Savaşı’na ve Türk Devrimi’ne “küfredercesine” saldırmıştır. Bunu
yaparken de bilinen bütün yakın tarihi tersyüz etmiş, örneğin, Kurtuluş
Savaşı’nın aslında çok önemsiz bir mücadele olduğunu, I. İnönü ve
Dumlupınar Meydan Muharebeleri’nin aslında olmadığını, Büyük Taarruz
sonrasında Mustafa Kemal’in İzmir’e nasıl geldiğini bile bilmediğini,
Vahdettin’in bir kahraman, Lozan’ın ise bir hezimet olduğunu
söyleyebilmiştir. Onun tarihi belgeleri çarpıtırken ortaya
koyduğu soğukkanlılık cidden etkileyicidir! Yakın tarihe hakim olmayan
biri, özellikle onu dinlerken kolayca bildiklerini sorgular hale
gelebilir. Özetle Mısıroğlu,yaşayan en büyük Cumhuriyet tarihi
yalancılarından biridir.
7.
Fikret Başkaya: Solcu Cumhuriyet tarihi yalancılarının ekolü Fikret
Başkaya’dır. Onun, “Paradigmanın İflası” adlı kitabı, Kemalizmi,
“Burjuva devrimi” diye tanımlayan Marksist dönmesi ve faşist Kürt
kesimin başucu kitabıdır. Onun en popüler yalanı, “Kurtuluş Savaşı’nın
antiemperyalist bir mücadele olmadığı; tam tersine Kürtleri ezen
emperyalist bir mücadele olduğu” yalanıdır. Özellikle, Atatürk’ü ve
Cumhuriyeti Kürtlerle kavgalı gösterme modasını başlatan odur.
8.
Prof. Yalçın Küçük: Cumhuriyet tarihini “alt üst eden” Solculardan biri
de Yalçın Küçük’tür! Araştırmalarına peşinen “bilinenleri alt üstetmek”
niyetiyle başlayan Küçük, “Türkiye Üzerine Tezler” ve “Aydın Üzerine
Tezler” adlı kitaplarında Atatürk’ü ve Kurtuluş Savaşı’nı yeniden
yorumlayarak, bilinenleri alt üst etmek sevdasıyla gerçekleri epeyce
eğip bükmüştür. Çerkez Ethem’i aklamaya çalışan buna karşın İsmet
Paşa’ya yüklenen Küçük, Kurtuluş Savaşı’nın antiemperyalist niteliğini
ve Atatürk’ün bu savaştaki rolünü sorgulayanlardandır. Bugün
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı alabildiğine eleştiren Yalçın Küçük’ün
tarih tezleri anlaşılan Başbakanın çok hoşuna gitmektedir. Örneğin,
Küçük’ün İsmet İnönü’ye bakışıyla Tayyip Erdoğan’ın İsmet İnönü’ye
bakışı aşağı yukarı aynıdır; her ikisi de İsmet İnönü’nün dişe dokunur
hiçbir başarısı olmadığı kanısındadırlar.
9. Abdurrahman Dilipak:
Daha çok gazeteci kimliğiyle tanınan yazar Abdurrahman Dilipak romantik
üslubuyla çok ciddi Cumhuriyet tarihi yalanlarına imza atmıştır. Onun
yöntemi diğer Cumhuriyet tarihi yalancılarından biraz daha farklıdır;
çünkü o belgeleri çarpıtmaktan çok, hiç belge kullanmamaktan yanadır.
“Arşivler kapalı! Dedemden duydum!” diyerek, mantıksal çıkarımlarla ve
dini duygularla yakın tarihi yeniden yazmış, yalanda sınır tanımamıştır.
Dilipak’ın,”Cumhuriyete Giden Yol” ve “Bir Başka Açıdan Kemalizm” adlı kitapları Cumhuriyet tarihi yalanları klasiklerindendir.
10. Prof. İdris Küçükömer:
iktisatçı kökenli düşünürlerden biridir.Türkiye’de sağ ve sol
kavramlarının ters oturduğunu, CHP’nin aslında sağ bir parti olduğunu
iddia ederek ünlenmiştir. 1960 sonrasında Yön’de yazdığı yazılarla
tanınmıştır. Ant dergisindeki yazıları tartışma yaratmıştır.Milliyet
gazetesindeki açık oturumlarda dönemin yerleşik yargılarını
sorgulamıştır. Sonra 1973′de on yıllık bir suskunluğa bürünmüş veda ha
sonra Yeni Gündem yazılarıyla tekrar ortaya çıkmıştır. Küçükömer’in
ileri sürdüğü en önemli görüş, Türkiye’de devletin despotik niteliğinin
sivil toplumun gelişmesi önündeki en büyük engellerden biri olduğudur.
Başta Sencer Divitoğlu ve Selahattin Hilav gibi bazı aydınlarla birlikte
Türkiye’nin toplumsal tarihine ilişkin çözümlemelerinde Asya Tip Üretim
Tarzı kuramını gündeme getirmiştir.Türkiye’nin bugünkü sorunlarının
kökeninde Cumhuriyeti ve Cumhuriyetin kuruluş felsefesini görmüştür. Kurtuluş
Savaşı’nın antiemperyalist bir mücadele olmadığını ileri sürmüştür.
“Düzenin Yabancılaşması”, “Batılılaşma”ve “Türkiye Üstüne Tartışmalar”
adlı kitaplarında Kurtuluş Savaşı’nı, Cumhuriyeti,Türk Devrimi’ni
alabildiğince eleştirmiştir. En Önemli Cumhuriyet tarihi yalanlarından
biri “DP’ye oy verenlerin Solun gerçek tabanı olduğudur.” Küçükömer’in
tezlerine cevap vermek için Doğan Avcıoğlu, dört ciltlik “Milli
Kurtuluş Tarihi”ni yazmıştır.Sürekli DP’den övgüyle söz eden ve DP’nin
“demokrasi yıldızı” olduğunu iddia eden Başbakan Tayyip Erdoğan,
Küçükömer’den çok fazla etkilenmişe benzemektedir.
11. Prof. Atilla Yayla: Kendisini “liberal” olarak tanımlayan Atilla Yayla, adeta kafayı Atatürk’e ve Kemalizme takmıştır. “Kemalizm,ilerlemeden çok gerilemeye tekabül etmektedir. ‘Kemalizm olmasaydı Türkiye medenileşemedi’ deniliyor.
İlerleyen yıllarda bizlere neden her yerde bu adamın heykelleri ve
fotoğrafları var diye soracaklar. Üstünü örtemezsiniz, bu eninde sonunda
tartışılacaktır…” diyen Prof Yayla, Anayasadan da Kemalizmin
çıkarılmasını önermiştir. Yayla yazılarında ve “İki Cumhuriyet Kavgası”
adlı kitabında Cumhuriyet tarihini tersyüz etmeyi denemiştir. Sürekli
AKP’lilerle birlikte boy gösteren Atilla Yayla’nın Başbakanın tarih
görüşünü belirleyen isimlerden biri olduğu açıktır.
12. Prof. Mehmet Altan: Aslında
bir İktisat profesörü olan, bütün eğitimini iktisat (ekonomi) üzerine
alan Mehmet Altan, ne hikmetse bir tarihçiden çok Cumhuriyet tarihi
üzerine kafa yormuş; sadece kafa yormakla da kalmamış, bu konuda kimi
çevrelerde çok ciddiye alınan tarih tezleri bile ileri
sürmüştür.Örneğin, Atatürk’ün 1923′te kurduğu Cumhuriyete karşı Demokrat
Parti’nin 1950′den sonraki uygulamalarıyla başlayan süreci II.
Cumhuriyet olarak adlandırmış ve I. Cumhuriyet’in
“antidemokratik”, “baskıcı”, “ilerlemeye kapalı”; II. Cumhuriyetin
ise”demokratik”, “özgürlükçü” ve “ilerlemeci” olduğunu iddia etmiştir.
Yani uyanık Altan, bu millete “Karşı devrim” sürecini “demokrasi” diye
yutturmaya çalışmıştır. Altan, “Birinci Cumhuriyet Üzerine
Notlar”, “II.Cumhuriyet, Demokrasi ve Özgürlükler”, “II. Cumhuriyetin
Yol Hikayesi” adlı kitaplarında, yazılarında ve konuşmalarında Atatürk’e
ve Atatürk cumhuriyetine adeta kin kusmuştur. İşte iktisat profesörü
Mehmet Altan’ın Kurtuluş Savaşı ve Türk Devrimi konusundaki
çarpıtmalarına birkaçörnek: “Milli kurtuluş savaşı, anti
emperyalist bir hareket değildir… Çünkü Türk Yunan Savaşı’ndan bir yıl
önce İngiliz Dış işleri Bakanı böyle bir muhtemel savaşta tarafsız
kalacağını açıklamıştır ve bunu notayla bildirmiştir.” Başka bir yalan: “Kurtuluş
Savaşı’nda sanayileşme hareketinin adı vardır ama kendi yoktur. Olsa
zaten bugün başka yerlere gelir, sanayi devrimini tamamlamış, köylülüğü
bitirmiş, bilgi çağına eklemlenmiş hale gelirdik…O zaman niye
Cumhuriyet, Kemalizm bu sanayileşmeyi başaramadı?” Başka bir yalan daha: “Kemalizm,
halka güvenmeyen bir elitler, seçkinler hareketidir… Halkagü venmediğin
vakit kime güvenirsin, silahlı güçlere güvenirsin. İşte onlar kurmuştur
cumhuriyeti. Yani ordu kurmuştur, halk kurmamıştır, ordu halka rağmen
kurmuştur.” Ve bir başkası: “Kemalizm ile demokrasinin
bir araya gelmesinin hiçbir imkanı yoktur, birbirlerine tamamen
zıttırlar… Kemalizm, teksesliliği, otoriterliği, totaliterliği devletin
hukuksal güvencesi altına alan bir rejimdir. Çünkü Kemalizm, tek parti
demek, bunun dışında bir düşünce burada yasaktır demek...”
Altan’ın, Cumhuriyet tarihi yalanlarının tamamını buraya sığdırmamız
olanaksızdır. Atatürk’ü, Kemalizm’i “antidemokratik”, “teksesli” olmakla
suçlayan Prof. Mehmet Altan’ın bugün Fethullah Cemaati’nin,
gazetelerinde yazması, televizyonlarında konuşması, kendisini adeta bu
cemaatle özdeşleştirmesi, onun nasıl bir demokrat olduğunun çok iyi bir
göstergesidir. Demek ki bir cemaate mensup olmak, o cemaatin sözünden
çıkamamak demokratlık oluyor!
13. Doç. Dr. Halil Berktay:
Liseyi Robert Kolej’de okuduktan sonra, lisans ve lisansüstü eğitimini
1968′de ekonomi alanında Yale Üniversitesi’nde tamamlamıştır. 1990 yılına kadar Aydınlık hareketinin içinde yer almıştır. Ekonomiden
sonra yöneldiği tarih alanındaki doktorasını Birmingham
Üniversitesi’nden 1991 yılında almıştır. Harvard, ODTÜ, Boğaziçi,
Sabancı üniversitelerinde görev almıştır.Berktay, üstlendiği projeler için AB ve ABD (Soros Vakfı)’den yüklü miktarlarda bağışlar almıştır.“İzmir’in Yakılmasının Yarattığı Sosyal Travmalar“
Projesi için ABD’den 84.000 Avro, “Osmanlı İmparatorluğu ve Toplum
Dersleri” Projesi için Avusturya ve İsviçre hükümetlerinden 74.000 Avro,
“Balkanlardaki Türk UlusalHafızasının İnşası: Türk Milliyetçiliğinin
Orijini ve Erken Gelişimi” Projesi için Almanya Eğitim Bakanlığı’ndan
99.000 Avro bağış almıştır. Berktay,
“İzmir’in Yakılmasının Yarattığı Sosyal Travmalar” Projesinde İzmir’i
Türklerin yaktığını ima ederek, bu sırada Rumlara etnik temizlik
yapıldığını kanıtlamayı amaçlamış; “Balkanlardaki Türk Ulusal
Hafızasının İnşası: Türk Milliyetçiliğinin Orijini ve Erken Gelişimi”
Projesiyle de İttihat ve Terakki’nin Balkanlarda nasıl “Milliyetçiliğe”
yöneldiğini ve bu yönelim sonunda Ermeni soykırımının gerçekleştiğini
kanıtlamayı amaçlamıştır. İşte Doç. Dr. Halil Berktay’ın bazı yalanları: “İzmir
civarında yarı gizli şekilde Rumlara etnik temizlik yapıldı. Bu olaylar
Ermeni katliamının silahsız provasıdır.”(Milliyet, 7 Mart 2005).
“İzmir’de Rumlara etnik temizlik yapıldı”
yalanını söyleyen Berktay, 15 Mayıs 1919 ve sonrasında İzmir’de
Türklere yapılan soykırımı nedense hiç dil getirmemiştir” Başka bir
yalan: “Tehcir kanunu başlı
başına biretnik temizliktir. Ermeni oldukları için tehcir ediliyorlar.
Günümüzde, öldürmeunsuru hariç bu kadar dahi ‘jenosit’ tanımına giriyor.”
(Milliyet, 7Mart 2005). Ve bir başkası: “Mustafa Kemal’in Ermeni
tehcirini savunan tek bir demeci yoktur.” (Milliyet, 7 Mart 2005). Bütün
bu yalanlara burada cevap vermek olanaksız olduğundan sadece
sonuncusuna, -Mustafa Kemal’in Ermeni tehcirini savunan tek bir demeci
yoktur- cevap vereceğim. Bakın ne demiş Mustafa Kemal: “Dünya kamuoyu, Ermeni ahalinin tehciri hususunda almaya mecbur kaldığımız karar için bize karşı haklı bir ithamda bulunamaz.” (MustafaKemal, 26 Şubat 1921).
14. Dr. Taner Akçam:
ODTÜ İdari İlimler Fakültesi’ni bitirmiş, 1973′ten sonra ODTÜ-DER,
ADYÖD gibi derneklerin kurucuları arasında yer almış, 1975′te yayına
başlayan Devrimci Gençlik dergisinin sorumlu yazıişleri müdürü olarak,
dergide komünizm ve Kürtçülük propagandası yapıldığı iddiasıyla
yargılanmış ve 1976′da tutuklanmıştır. 1977′de 9 yıl hapis
cezasınaçarptırılmıştır. 12 Mart 1977′de Ankara Merkez Kapalı
Cezaevi’nden kaçmıştır. 1978-1995 yılları arasında Almanya’da siyasi
mülteci olarak yaşamıştır. 1988yılında Hamburg Sosyal Araştırmalar
Enstitüsü’nde çalışmaya başlamıştır. 1995′te Hannover Üniversitesi
Sosyoloji Bölümü’nde “İttihat ve Terakki Yargılamaları ve Ermeni Kırımı”
konulu doktora çalışmasını tamamlamıştır. Akçam, Minnesota Üniversitesi
Tarih Bölümü’nde görev yapmaktadır. Akçam, Alman İstihbaratının “Ermeni Soykırımını Araştırma Masası’nın”
Hamburg İncelemeleri Enstitüsü görevlilerindendir.”Türk Ulusal Kimliği
ve Ermeni Sorunu” , “Türkiye’yi Yeniden Düşünmek”adlı kitaplarında,
yazılarında ve konuşmalarında hararetle Ermeni olaylarını” soykırım”
diye adlandıran, Kurtuluş Savaşı’na ve Cumhuriyete yönelik ağır
ithamlarda bulunan Akçam’ın yalanlarından biri şudur: “Ermeni soykırımı olmasaydı Ulusal Kurtuluş Savaşı diye bir şey olmazdı.” (Türkiye’yi Yeniden Düşünmek,s.58). “Türkiye’nin haksız bir devlet olduğunu kanıtlayacağım..”(http://www.his.online.de/mitarb/akcam.htm)diyen Akçam’ın patronu Tessa Hoffman, Akçam’ı şöyle tebrik etmiştir: “Taner
Akçam aferin! Türk Kurtuluş Savaşı’nın, Ulusal Devleti kuran savaşın
aslında bir soykırım olduğunu bir Türk olarak ispatlamıştır.” Hasan
Yalçın, “Dönekler” adlı kitabında haklı olarak Dr. Taner Akçam’ın
uzmanlık alanını “Türkiye Düşmanlığı” olarak adlandırmıştır.
Başbakan
Tayyip Erdoğan eğer Halil Berktay’ı ve Taner Akçam’ı fazla ciddiye
almaya başlarsa yakında bir “Ermeni” bir de “Rum” açılımıyla
karşılaşabiliriz.
Bunların dışında Cumhuriyet tarihi yalanlarına sıkça başvuran ve Başbakanı etkilediğini düşündüğüm belli başlı yazarlar şunlardır:
* Burhan Bozgeyik, “Çerkez Ethem” ve “MustafaKemal’e Karşı Çıkanlar”.
* Cemal Kutay, “Çerkez Ethem Hadisesi”,
* Ahmet Kabaklı, “Temellerin Duruşması”
* Hasan Hüseyin Ceylan, “Din Devlet İlişkileri”,(3 cilt).
* Mustafa Müftüoğlu, “Yalan Söyleyen Tarih Utanasın”(10 cilt).
* Nihal Atsız, “Türk Ülküsü” ve “DalkavuklarGecesi”
* Vehbi Vakkasoğlu, “Son Bozgun” ve “BuVatanı Terk Edenler”
* Mustafa Armağan, “Yakın Tarih Küller Altında”(3 cilt)
* Sevan Nişanyan, “Yanlış Cumhuriyet”
* Emre Aköz, “yazılarında”
* Prof Mümtazer Türköne, “yazılarında”
* Ayşe Hür, “yazılarında”
* Prof Murat Belge,”yazılarında”
* Engin Ardıç, “yazılarında”
* Cemal Kutay, “Çerkez Ethem Hadisesi”,
* Ahmet Kabaklı, “Temellerin Duruşması”
* Hasan Hüseyin Ceylan, “Din Devlet İlişkileri”,(3 cilt).
* Mustafa Müftüoğlu, “Yalan Söyleyen Tarih Utanasın”(10 cilt).
* Nihal Atsız, “Türk Ülküsü” ve “DalkavuklarGecesi”
* Vehbi Vakkasoğlu, “Son Bozgun” ve “BuVatanı Terk Edenler”
* Mustafa Armağan, “Yakın Tarih Küller Altında”(3 cilt)
* Sevan Nişanyan, “Yanlış Cumhuriyet”
* Emre Aköz, “yazılarında”
* Prof Mümtazer Türköne, “yazılarında”
* Ayşe Hür, “yazılarında”
* Prof Murat Belge,”yazılarında”
* Engin Ardıç, “yazılarında”
Ayrıca,
Prof Mete Tunçay, Dr. İsmail Beşikçi, Prof Eric Jan Zürcher, Prof Vamık
Volkan, Prof Şerif Mardin, Prof. Baskın Oran gibi akademisyenler de
kitaplarında ve yazılarında ara sıra Cumhuriyet tarihi yalanlarına
başvurmuşlardır.
Bütün bu isimlere ekleyecek daha çok isim var ama yeter; mesele anlaşılmıştır sanırım….
Tarihle Oyun Oynamanın Sonu…
“Kitap okumadığını”
bizzat itiraf eden Tayyip Erdoğan’ın bu tarihçi/yazarları hangi ara
okuyup onlardan etkilendiğini sorabilirsiniz! Haklısınız… Başbakanın bu
tarihçi/yazarların birçoğunu ismen bile tanımadığını düşünüyorum, ama
bildiğiniz gibi Başbakanın “çok bilmiş” danışmanları var. Bütün bu
tarihçilerden etkilenerek Başbakanı da bu doğrultuda yönlendirenler
onlar olsa gerek ! Bu yönlendirmelere kayıtsız şartsız boyun eğen,
kendisine verilen bu abuk sabuk “tarihsel metinlere”
itiraz etmeyen ve o metinleri halkla paylaşan Başbakan Tayyip Erdoğan
–işine geldiği için olsa gerek- bu “yanlış” ve “çarpıtılmış” tarihi
benimsemiştir.
Ancak Başbakana er ya da geç, tarihle oyun oynanamayacağını, bizzat tarih gösterecektir.
Sinan Meydan
No comments:
Post a Comment