Gunes'e cikarken neler yapiyorsunuz?
Hangi saatlerde gunesten uzak durmaniz gerektigini biliyor musunuz?
Gunesin tehlikelerinden haberdar misiniz?
Hangi saatlerde gunesten uzak durmaniz gerektigini biliyor musunuz?
Gunesin tehlikelerinden haberdar misiniz?
Bu sorularin cevaplari iki farkli yaklasim tarzi ile degerlendirilmis...
X.
Güneşin tehlikeli ışınları cildimize zararlıdır. Bunu hepimiz biliyoruz.
Bilmemize rağmen, bazen bile bile güneşte uzun süre kalıyoruz. Bazen güneş kremi sürmeyi ihmal ediyoruz. Aşırı dozda ultraviyole ışınlarının cildi erken yaşlandırdığı ve
kösele gibi bir görüntü oluşturduğu biliniyor. Kırışıklıkların da
ötesinde ölümcül cilt kanserine de neden olabilir. Güneşin UVA ışınları bulutlu günlerde de zarar verebiliyor. UVA
ışınları derinin alt katmanlarına ulaşarak yaşlanmayı hızlandırıyor ve
kırışıklıkları arttırıyor. New England of Medicine dergisine göre UVA ışınları
deriyi sertleştiriyor ve esnekliğini kaybetmesine neden oluyor. Daha önceleri uzmanlar UVB ışınlarının güneş yanıklarına ve
cilt kanserine neden olduğunu düşünüyordu. Ancak son zamanlarda yapılan
araştırmalar UVA ışınlarının, derinin en alt katmanlarına bile
ulaşabildiğini ve kansere meydan verdiğini gösterdi.
Y.
Bilinçsiz güneşlenme elbette sakıncalı, ancak sağlık için güneşten
kaçmak değil tam tersine işlenmemiş, pişirilmemiş, antioksidan özelliği
fazla çiğ ve taze meyve sebze tüketimi ile vücudun doğal sağlığını
arttırarak bugün anaakım tıp ve ilaç sanayii tarafından pompalanan Vit-D
oranlarının kat be kat üzerinde oranlar yakalamak için mutlaka HERGÜN
güneşe çıkmak gerekli. Bu demek değildir ki saatler boyu öğle güneşinin altında kalınacak! Basit sağduyu yöntemiyle, azar azar ve cildin tolere edebileceği
ölçülerde sabah ve aksam güneşine herhangi bir güneş koruyucusu
KULLANMADAN çıkmak gerekiyor.
Piyasadaki güneş kremlerinin pek çoğunun içindeki etken maddeleri ve
free radicals denen maddeleri araştırmanızı tavsiye ederim. Bu
kremlerle, özellikle de tavsiye ediklen oran ve sıklıkta cilde
uygulanmalarıyla kanserden korumayı bir yana bırakın, doğrudan cilt
kanserine yol açtıklarını biraz araştırmayla görebilirsiniz.
"In the opinion of many researchers Vitamin D has been completely
mis-characterized and thoroughly under prescribed for many years. For
example the dosage in most multi-vitamins is around 400 I.U. and it is a
fact that a person standing in swim trunks on a summer day at noon will
generate this amount in about 3 minutes. Standing in that sun for 1
hour will produce about 10,000 I.U. Reinhold Vieth PhD, researcher at the University of Toronto, notes
that blood levels don’t even measurably rise till 4000 IU (100
micrograms) is consumed and only after many weeks of use. Thus, it is
almost impossible to get too much Vitamin D. Evidence for the benefits of Vitamin D is pouring in. William B Grant
PhD of the Sunlight, Nutrition and Health Research Center in San
Francisco, says there is compelling evidence that low vitamin D levels
lead to increased risk of rickets (soft bones), osteoporosis (loss of
bone), 16 cancers (including prostate, breast, colon, ovary, Hodgkin’s
lymphoma), as well as psoriasis, diabetes, high blood pressure, heart
disease, multiple sclerosis and susceptibility to tuberculosis. [Journal
Cosmetic Dermatology 2: 86-98, 2003]. Our tests have demonstrated that GcMAF works 2.5 times faster in the
presence of Vitamin D so healthy levels must be present to enable a
quicker response. If you are considering taking GcMAF (or even if you
are not) it is prudent to take Vitamin D supplements as soon as you can –
we recommend around 9000 UI a day and regular exercise in the sun for
at least 30 minutes a day if possible. Be very aware of your Vitamin D levels. Vitamin D test kits can be ordered online or ask your GP for a test. The normal range is 40.0 to
74.0 nanograms per millilitre -ng/mL."
Kış aylarında da bu seviyenin doğal olarak düşmesi sonucu grip ve
benzeri hastalıklara ‘mevsimsel’ olarak yakalanıyor oluşumuz da
rastlantı değil. O yüzden, daha önce de belirttiğim gibi, organik yeşil
sebze, meyve ve antioksidan özelliği yüksel böğürtlenler gibi doğanın
bizlere sunduğu gıdaları diyetimize dahil edip, alkol sigara ve hazır
yiyeceklerden uzak durduğumuz sürece vücudumuz zaten bize kimyasal
katkılı güneş koruyucuları kullanmadan, hayati önem taşıyan güneş
ışınlarını derimize zarar vermeden almamıza olanak sağlıyor.
Yüzyıllardır insanlık güneş kremi olmadan evrimini bu yolla başarıyla
gerçekleştirmiş, cilt kanserindeki artış ise son 50-60 yıldır dikkat
çekici düzeyde. Beslenmesinde araz bulunan kişilerde ise, üzerine bir de güneş kremi
ve diğer kozmetik ürünlerin kullanılması cilt kanserini tetikliyor.
Sanayileşme sonrası güneş kremlerinin yaygın olarak pazarlanıp kullanımı
sonrası dünyada cilt kanseri vakalarının artmış olduğu da bir gerçek.
Norveç vakası buna güzel bir örnek. Norveçlilerde yaygın güneş kremi
kullanıma geçtikten sonra, oldukça eğik açıyla ve yılın az sayıda
gününde güneş görmelerine rağmen cilt kanseri vakalarında patlama
yaşanıyor. Ve bu, ozon tabakasının delinmesinden bir 15-20 yıl önce
gerçekleşmiş bir durum.
Gunes her zamanakinden daha tehlikeli. Saat 10-16 arasindaki tesirli
gunes altinda cok fazla zaman harcamamak gerektigi butun dunyada bir
norm olarak kabul edilmis durumda.
Sokakta yururken, balkonda camasir asarken, aksamustu parkta
dolasirken, bakkalin onunde komsuyla konusurken gunes isinlarini,
dolayisiyla D vitaminini aliyoruz. Bunu gun boyunca defalarca yapiyoruz.
Turkiye gibi bol gunesli bir ulke icin bu sorun degil cunku yilin buyuk
cogunlugu gunes isinlarina maruz kaliyoruz. Tehlikeli olan sey korunmadan gunes altinda zaman harcamak.
Dezenformasyona gelince... Ben gunes kremlerini savunuyorum cunku kremsiz gunes altinda durmak
daha tehlikeli. En yeni cilt kanserinin genc kadinlri kisa surede olume
goturdugunu biliyor muydunuz? Kremlerin de kanserojen icerebilecegi dusuncesine karsi degilim, ama
gunesin hasariyla karsilastirildiginda kremlerin yaninda olmak gerekli.
Sizinle ozel yasantimdan bir enstantane paylasayim: Bazen sabah 8-9
arasi kosarim. O saatte bile yeterince korunmadiysam bronzlasiyorum.
Gunes isinlari tehlikelidir!
Dünyada tıbbi normları fakultedeki eğitimden uygulamaya kadar
takdir edersiniz ki dünyanın en büyük ve güçlü sektörü olan ilaç ve ecza
sanayinin “iş adamları” belirliyor. “New England Medicine” olarak belirttiğiniz dergi de sanırım “The New
England Journal of Medicine”dır. Bu derginin mümkünse herhangi bir
sayısını alıp bir inceleyin. Toplam dergi sayfası içinde kaç adet
sayfada ilaç ve ecza sanayiinden şirketlerin ürün reklamlarını
göreceğinizi merak ediyorum.
Hatta bununla da yetinmeyin ve bu derginin 20 yıl editörlüğünü yapmış
Dr. Marcia Angell’in şu linkten bulabileceğiniz kitabındaki
eleştirilerini de bir okuyun. Güneş herzamankinden tehlikeli değil düşündüğünüz gibi; güneş
milyonlarca yıldır yaptığından farklı bir şey yapmıyor, hayat kaynağı
olma görevini yürütüyor. Tehlikeli olan modern yaşam koşullarında
sağlıklı beslenme ve yaşama alışkanlıklarını yitirmiş bir dünya
nüfusunun oluşmuş olması. Öncelikle, bahsettiğiniz yaşam tarzına şehir hayatında kaç kişinin
sahip olduğunu merak ediyorum, üstelik de defalarca yapıldığını
söylüyorsunuz. Vücudun D vitamini hormonunu aktive edebilmesi için gerekli güneş
ışınını alabilmesi için vücudun %40′ının maruz kalması gerektiği
belirtiliyor ve insan vücudunda üst torso bunun için etkili yer, kol ve
bacaklardan alınan güneş ışını bu aktivasyon için çok daha az etkili.
Genci yaşlısı D-Vitamini eksikliğinden kaç kadın ya da erkeğin
immünolojik rahatsızlık, kemik erimesi ve çeşitli kanser türlerinden
öldüğü ile ilgili de okuma yapmanızı öneririm.
Kremlerin kanserojen içerme durumu ise bir ihtimal değil, gerçek
malesef. Oxybenzone, methoxycinnamate, ve PABA hakkında da bilgi
edinmenizi sağlığınız açısından tevsiye ederim.
Saniyorum ortak nokta gunesin isinlari yeterince alinirsa
faydalidir. O yuzden gunese cikilacak zaman ve guneste gecirilecek sure
iyi ayarlanmali ki maksimum fayda elde edilsin. Ancak gunesin
bilincsizce depolandigi hallerde saglik icin riskli olabilir.