Friday, September 24, 2010

SAYIN ÇOŞKUN; BURASI DEMOKRATİK BİR ÜLKE, HABERİN YOK MU? BU YAZI YAYIMLANIR MI?

Sanat galerisi acilisina yapilan saldirilar ve Bekir Coskun'un isten atilisi nedeniyle, 12 Eylul'un ardindan henuz bir ay dahi gecmemisken, "demokratik" degil "baskici" ve toplumu "korkutan" ve modern yasami tehdit eden uygulamalarin bu kadar hizlica sahnelenmesi, cok endise verici ve dusundurucudur.



BEKİR COŞKUN’DAN, HABERTÜRK’ün Yayımlamadığı
12 Eylül referandumu yazısı


Bekir Coşkun, Habertürk’teki köşesinde, 12 Eylül’de yapılacak olan referandumu yazdı. Coşkun, 12 Eylül darbesiyle bugün yaşananları yan yana koydu.”

Evet” derseniz, ikiziniz olacak...
“EVET” derseniz iki tane “12 Eylül”ünüz olacak...
İkiz “12 Eylül”ler...
Birbirinden farksız...
Koyun Mamak’ın yerine Silivri’yi...
GATA gibi hastaneler, diyelim ki o günlerde yaşlı siyasetçilerin kapatıldığı Zincirbozan...
Fişlemelerin yerine telefon dinlemelerini koyun...
Kenan Evren’in yerine, tek karar verici, tek adam, tek ses, tek seçici Tayyip Erdoğan’ı oturtun...
Eğil...

O tek kişinin akşam aklına geleni sabaha kanunlaştıran bir parlamento...
Adı ister “Kurucu Meclis” olsun, ister “Temsilciler meclisi”, ister “Türkiye Büyük Millet Meclisi”...
Oturtun; Sadi Irmak’ın yerine Mehmet Ali Şahin’i...
Eğil...

Korku aynı korku...
Sabah karanlıklarında evlere baskınlar bire bir...
Sorgusuz-sualsiz alıp götürülenler...
Mahkûm olmadan iki sene hapiste unutulanlar tıpatıp...
Kovulan-atılan-içeri tıkılan gazeteciler, profesörler, aydınlar...
Sinmiş sermaye, pısmış sendikalar...
Asılanların yerine; yüreği dayanamayıp erken çekip gidenleri, kendi şakağına kurşun sıkanları, ranzasının demirine kendini asanları düşünün...
Eğil...

Ve yine sonunda bir anayasa referandumu...
Birinci 12 Eylül’ün asker darbecilere dokunulmazlık sağlayan geçici 15’inci maddesi kalkıyor... Bu kez yerine; sivil darbecilere dokunulmazlık sağlayacak aynı işlevde üç madde geliyor...

Tarih yine 12 Eylül...
“Evet” derseniz...
İki tane “12 Eylül”ünüz olacak...
Birinci; 12 Eylül...
İkinci; 12 Eylül...
Nasıl ki bugün inkâr edip de, birincisine “evet” demekten utandınız...
Aynısı olacak...
İkizine “Evet” derseniz...
Utanacaksınız...


Nacizane goruslerim...

Bugun %58 refaranduma evet dese ve bu ulkede anayasa degisse ne olur degismese ne olur? Bir ornek vereyim: Bizim anayasamizdan cok daha ciddi sorunlarimiz varken biz kalkip eyvah “EVET’ cikti, simdi yargi bagimsizligi yok olacak diye kendimize dert ediyoruz. Yargi bu ulkede zaten bagimsiz degildiki bu anayasa degisikligi ile de bagimsiz olsun. Yargi ne zaman bagimsiz olur; yargi mensuplari parayla satin alinamayacaklari zaman! Bu anayasa degisikligi ile biz iktidarin yargi ustunde cok buyuk bir etkisi olacagini ve Turkiye'de herseyin degisecegini zannediyoruz ya; Turkiye'de yargi ustundeki tek iktidar parti marti degil paradir PARA! Turkiye'de yargi alinir satilir. Denetleyen adalet bakani olsa ne yazar, yada muhalefetin onerdigi baska bir organ olsa ne yazar?  Yani demek istedigim burasi yozlasmis ve degerlerini yitirmis bir ulke, hersey para ile cozuluyor. Butun sorunlar para ile ilgili basliyor ve butun cozumler para ile bulunuyor.

Bu ulkede 30 senedir suren ve milyar milyar dolarlarimizi yiyen bir savas var. Bitmesin diye icerden ve disardan destek goren bir savas. Bitmeyince ne olacak? Dunyada bizim aklimizin alamayacagi buyuklukte bir savas lobisi var, bir yerlerden beslenmesi lazim. Bunun icinde dunyanin herhangi bir az gelismis yerinde sosyal-ekonomik veya politik krizler cikmasi lazim. Bizim yasadigimiz krizlerin sadece ulke dinamikleri oldugunu mu zannediyoruz? Hepsi savas ekonomisinin maarifeti. Kimin alet oldugunu saniyorsunuz? Sadece AKP'nin mi? Yoksa gelmis gecmis butun siyasilerin mi? Sadece Turkiye'de mi oluyor bu, yoksa dunyanin her yerinde mi? Hatta bazen kaosu cikaran ulkenin kendi icinde kendi vatandasina karsi hizmet eden satilmislar. Somurdukleri sey yer alti yer ustu zenginliklerimiz veya yargi sisteminiz degil yani. Cunku tum dunyada cikartabildikleri kadar savas cikartabildiklerinde zaten sondajla, raporla, iscilikle, hakimle, savciyla ugrasmaya gerek kalmadan hatta nukleer enerji gelirlerinin bile milyon katindan fazla para kazanabiliyorlar; ustelik ustune kan sicrayan da kendileri degil, her ulkenin kendi evladi...

Biz hepimiz aslinda ayni seyi soyluyoruz ama ayni zamanda butun bu pespaye ortamin faturasini su anki hukumete kesiyoruz. Cunki olay bizim acinizdan kisisellesmis. Ulkenin gecmisten gelen eksikleri gozumuzde silinmis. Herseyi Ataturk dusmani AKP mi berbat etti, onlar gelmeden yeryuzundeki en medeni en demokratik en gelismis en huzurlu ve mutlu ulkesi bizmiydik, yada oyle gibi bir tablo mu ciziyorduk? AKP iktidari oncesinde heralde cok mutlu ve mureffeh bir hayat yasiyorduk, ben kacirmisim.

 
Demek istedigim bizi yonlendirmek isteyenlerin tuzagina duserek bu ulkenin gelmis gecmis tek sorununu AKP olarak gordugumuz muddetce, her secim sonrasinda "allah allah bu halk neden benim sectigimi secmiyor?" diye hayiflaniriz, daha da ileri gidip bizim gibi dusunmeyenleri aptal ve cahil ilan ederiz ve kutuplasmaya yonleniriz. Sorunun kendisiyle yuzlesmek gibi bir derdimiz olmaz zira. Boyle olunca bu cahil ve aptal ilan ettigimiz halk da eline gecen her firsatta, kendisini dislayan, cahil ve hor goren insanlarin tam karsisinda kim varsa ona oy verir. Bu zamaninda Demokrat Parti idi, sonra Adalet Partisi oldu, simdi de AKP. Hic bosuna umitlenmeyelim, 2011'de de su anki tablodan farkli bir sey cikmayacak. 


Bilime inanalim, tarihimizi okuyalim ve sosyolojik analiz ve cikarimlarimizin gucunu azimsamayalim.

Thursday, September 23, 2010

HİLE NASIL YAPIDI?

O meşhur tartışmalı programın kullanıldığı bilgisayar destekli seçimlerden bu yana "seçim ve tasnif ile birleştirmede hile" tartışmaları malumunuzdur. Maalesef YSK bunları dikkate almadığından referandum sonuçları için de aynı güvensizlik devam ediyor. İktidar da yararlandığı için umurunda değil. Aşağıda 12 Eylül 2010 referandumuna dair bir hile değerlendirmesi var. Bilginize sunarken, hiç olmazsa bundan sonraki seçimde benzer kuşkulardan arınmak için, herkesin bu konuyu şimdiden dile getirip sistemin/kullanılan programın vb. düzeltilmesi için etkili bir kamuoyu oluşumuna katkısını dilerim. Unutmayalım, bir sonraki seçime 12 aydan az bir zaman kaldı.

Muammer Karabulut / 14 Eylül 2010

NÜFUS %3, SEÇMEN SAYISI %20 ARTTI, SANDIK SAYISI İSE %5 AZALDI!..

Öncelikli olarak dünya tarihinin en ağır psikolojik savaşına rağmen, Türkiye’de çıkan HAYIR oyları yüzde yüz, %42 olduğu için endişelenecek bir durumun olmadığını ifade ederken, EVET oyları yüzde yüz, % 58 olmadığı için de aşağıdaki kuşkularım arasında öne çıkanları paylaşmak istiyorum. Seçim öncesi %100 evet diyen bir HAYIRCI olarak da çok iyi biliyorum ki HAYIR diyenler BİN kez, EVET diyenler ise BİR kez EVET demişlerdir.

Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Cumhuriyet düşüncesi nükleer attık gibidir. Yok edilmesinin olanağı yoktur. Bunların hepsi beyhude çaba, AB-D’li sapkınların önlenmesi olanak dışı olan ekonomik iflaslarıdır. Diğer tarafta ise referandum sonuçlarının doğruluğu konusunda kuşkuları gidermek ve önümüzdeki seçimlerde halkın iradesini sandığa eksiksiz yansıtmak için başta Afyon, Ankara, Antalya, Bursa, Denizli, Eskişehir, Hatay, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Konya, Kilis, Ordu, Sakarya, Samsun, Tekirdağ ve Trabzon olmak üzere, 2007 yılında yapılan seçim ile 2010 yılı arasındaki aşağıdaki farkın açıklanması gerekmektedir:


İLLER 2007 2010 Fark
Afyon 435,885 483,583 47,698
Ankara 2,920,818 3,341,663 420,845
Antalya 1,088,979 1,354,787 265,808
Bursa 1,515,111 1,843,820 328,709
Denizli 576,177 665,282 89,105
Eskişehir 504,415 570,044 65,629
Hatay 786,191 922,012 132,821
Gaziantep 696,510 984,683 288,173
İstanbul 7,406,297 9,206,124 1,799,827
İzmir 2,528,035 2,870,888 342,853
Kayseri 686,241 812,554 126,313
Kocaeli 884,889 1,071,556 186,667
Konya 1,184,757 1,327,534 142,777
Kilis 63,213 75,646 10,433
Ordu 459,697 508,677 48,980
Sakaraya 561,191 612,621 51,430
Samsun 779,810 874,952 95,142
Tekirdağ 454,643 567,415 112,772
Trabzon 494,002 543,650 49,648
Toplam: 4,605,630

Nüfus artışı ile seçmen sayısı nasıl orantısız ise aynı şekilde seçmen sayısı ile oy kullanılan sandık sayısı da orantısızdır. 2007 Genel Seçimleri:


Ankara  Antalya Bursa  İzmir  İstanbul  Türkiye
10.089 3.786 5.144 8.601 24.331 159.026
2010 Referandumu (Halkoylaması):
9.011 3.085 5.032 7.697 22.85 151.549

Sonra da Canlı yayında Yiğit BULUT’un sonuçlar gelmeye başladı açıklamalarının yanına, MHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk BAL’ın da ifade ettiği ve davacı olduğu gibi, Erdoğan’ın saat 15.01 (!) itibariyle referandumla ilgili açık ikrarı olan “Neticeler gelmeye başladı” sözlerini üstüne koyun. Daha sonra çıkan referandum sonuçlarını yorumlamak için, F. GÜLEN’in ajansı olan CHA’nın verdiği seçim sonuçları ile çeşitli simülasyon ve grafiklerle daha önce olduğu gibi akılların nasıl alındığını düşünün. Düşünürken de Cihan Haber Ajansı’nın cemaate sandık sandık neden görev verdiğini çok boyutlu araştırın. YSK’nin elektronik ortamda en süratli sayımı yaptığı iddia olunan bir ortamda, sandıklar sayıldıktan yalnızca bir saat öncesinden sonuçlara ulaşma isteğine mantıklı yanıtlar ararken, Erdoğan’ın ABD’de yaşayan F. Gülen’e “Okyanus ötesinden destek veren arkadaşlara teşekkür ederim” sözleri en kestirme yoldur.

Acaba EVET oyları siyasi partilerin tüm sandık sonuçlarını toplayacağı ve YSK’nin sonuçları ile kıyaslama yapacağı öngörüsü ile bu sefer de yukarıdaki tabloda görüleceği üzere mükerrer oylarla mı sonuca gittiler? Çünkü önce bir sorunla karşılaşmamak adına seçmen kütüklerini yargı denetiminin dışına çıkarttılar!.. Daha önce pasif de olsa gündeme getirilen seçmen sayısındaki anormal artışı görmek adına aşağıdaki nüfus artışını ve seçmen sayısını kıyaslamak gerekiyor.

2007 Türkiye’nin nüfusu: 67,803,927
2010 Nüfusu 72,561,312
Fark 4,757,383
2007 Kayıtlı seçmen 42,799,303
2010 Kayıtlı seçmen 52,051,828
Fark 9,252,255

21 Ekim 2007 tarihinde yapılan halk oylaması tutanaklarına göre, seçmen kütüğünde yazılı seçmen sayısı: 42, 665,149 2007 yılı Kasım ayı itibari ile adrese dayalı nüfus sonuçları ise 70, 586, 256 gözükmektedir!..

Biraz hatırlatmak gerekirse; MHP Büyükşehir Belediye Başkanı aday adayı Müsavat DERVİŞOĞLU, İzmir'de yaklaşık 1 milyon seçmen hareketliliği olduğunu iddia ederek, “Kentin nüfusu 2000'de bu yana 368 bin artarken, son 1.5 yılda seçmen sayısı 344 bin yükseldi. 2007'de seçim listelerinde yer almayıp, 2009'un seçmen listelerinde yer alan seçmen sayısı 693 bin 502 kişi. 2007'de seçmen olup da 2009'da seçmen olmayan kişi sayısı ise 349 bin 008. Bu hareketlilik seçimlerin iptal edilmesine neden olabilir. Seçimleri boykot konusu gündeme gelebilir” dedi.

BAYKAL 2008 yılında, 2009 yılı yerel seçimleri için, "Bu seçimler bizim siyasi tarihimizin en tartışmalı seçimi haline dönüşecektir" dedikten sonra, "Bu tartışma hiçbir şekilde mazur görülemez. Kütük konusu ilk kez bunca seçimden sonra yargının etkin gözetimi ve denetimi dışına çıkmıştır. Yargıya genel yetki veren bir anlayış vardır ama fiilen kütüğün oluşumu yargının katkısı ile gerçekleştirilmemiştir" dedi.

CHP İzmir Milletvekili Ahmet ERSİN ise soyadına göre hazırlanan seçmen kütüklerinin kontrolünün imkansız olduğunu söyleyerek, “Cin fikirlilerin yürürlüğe koyduğu bir seçim operasyonu ile karşı karşıyayız. 6 milyon yeni seçmen ortaya çıktı. Bunların nerede olduklarını izah etmenin ise imkânı yok” diye konuştu. Nedenine gelince;
- ADNKS (Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi ) hazırlanırken, her evde kimlerin oturduğunu gösteren formlar dolduruldu. Bu formlarda o evde yaşayanların tüm kişisel bilgileri yer aldı. Bu çalışmaya dayanak oluşturan Nüfus Kanunu’nda, nüfus sayımı sırasında elde edilen formların 60 günlük sürenin ardından imha edileceği belirtildi!.. Bu askı süresinin seçmen kütüklerinin askıya çıkarılması ile ilgisi bulunmuyor. Nüfus sayım sonuçlarını 21 Ocak’ta açıklayan TÜİK, 20 Kasım 2008’de yasal olarak gerekli sürenin dolduğu gerekçesiyle formların imhasının gerektiği yönünde genelge yayımladı. Ancak ilgili mevzuatta, “kayıtların kesinlik kazanması halinde” formların imha edilebileceği bilgisi verildi. Ardından ADNKS’ye yönelik itirazlar sürmesine rağmen ne yazık ki TÜİK Başkanlığı, formların büyük bölümünün imha edildiğini açıkladı!..

YSK ise “Bizim TÜİK’le ilgimiz yok, verileri İçişleri Bakanlığı’ndan aldık” diyor. İmha nedeniyle olası bir itiraz halinde, ilgili adreste denetim yapma dışında denetleme imkanı kalmadı. YSK da zaten itirazları TÜİK kayıtlarına göre değil, “yerinde denetim” yaparak karara bağlayacağını açıklamıştı.
- CHP, bu yasa TBMM’den geçerken itiraz etti mi?
- Neden konu o dönemde tartışılmadı? Soruları sorulabilir. Ama yasaya temel oluşturan tasarı 21 Ocak’ta TBMM’ye sunuldu ve Anayasa Komisyonu’nun 31 Ocak ve 14 Şubat’ta yaptığı iki toplantı sonrasında oybirliğiyle kabul edildi. Muhalefet milletvekilleri karşı oy kullanmadı. Tasarı, 12 ve 13 Mart’ta TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi!.. Bugünkü referandumda neden EVET çıktı sorusunda, yanıtlanması gereken bir soru olarak karşımıza çıktı. Türkiye genelinde siyasi partilerin sandık sonuçları YSK’nin sonuçları ile karşılaştırılması ise umarım yapılıyordur. Şu ana kadar siyasi partilerden birisi “elde ettiğimiz sandık seçim raporları doğrultusunda illerden elde ettiğimiz sonuçları YSK ile karşılaştırmasını yaptık” dedi mi? Hayır. Ama adı sıkça geçen cemaat saat 16-18 arası bütün sonuçları CHA ile elde etti ve gereken ne ise yapıldı!..

Monday, September 20, 2010

ACI AMA GERCEK

-->
Türkiye’de Yıllara Göre Okuryazar Oranları ve Sol Partilerin (*) Aldıkları Toplam Oylar
-->
     (*): Sol Partiler: CHP, DSP, CGP, CMP, EMEP, HP, İP, ÖDP, SİP, TİP, TKP, YTP
  -->
Sonuç: İnsanlar Okudukça Sol partilerden (sosyal demokrat/sosyalist/komünist -veya öyle olduğunu iddia eden partiler) vazgeçiyor. Bir baska deyisle egitimin kalitesi dusmus ve okudugunu anlayamayan, muhakeme yetenegi gelismemis ya da bilgi ve birikimi sorgulayamayan bilincsiz bir kusak ulkenin geneline hizla yayilmis.


Saturday, September 18, 2010

WHAT MOTIVATES US?

SA Animate - Drive: The surprising truth about what motivates us
This lively RSA Animate, adapted from Dan Pink's talk at the RSA, illustrates the hidden truths behind what really motivates us at home and in the workplace. www.theRSA.org