Tuesday, May 19, 2009

While drinking Raki

First of all, the goblet - glass is important. The long and thin-cut glass is the best choice. The other thing is both the Raki and the water will be added to, should be cold. If they are too warm or room temperature, it will be impossible to drink unless you are an alcholic. The gist is to pour Raki into the glass before the water and then to add in the ice cubes. If you put the ice cubes before pouring water, Raki will crystalize which will ruin its unique taste. As you pour the water, the transparent colour will change into a cloudy white. Another thing is to drink raki in a slow manner. Raki wants your time, not your money. There are a lot of mezes (appetizers) served with it (which should be a whole new entry, being the gourmet blogger that i am, i will get to it soon; i generally prefer melon and Turkish white cheese, something similar but - i am sorry- better than feta.) And then of course the beautiful Turkish Art Music is a nice companion.






There are many brands of Raki but in my opinion, the best choice is Tekirdag Rakisi or Efe Raki with its Fresh Grape selection.







Saturday, May 16, 2009

Türk olmak nasıl bir duygudur ?

Aslında çok şeydir, Türk olmak.

Türk olmak, Osmanlı'nın borcunu ödemektir. Hovarda babanın borçla yaşayan evladı gibi.

Kosova'da ve Bosna'da, Batı Trakya'da ve Makedonya'da bilmem kaç asır geçmişte kalan meselelerin hesabını vermektir.

Türk olmak Kıbrıs'ta, Hocalı'da, Anadolu'da ve Balkanlar'da soykırıma uğrayıp karşılığında yapmadığın soykırımla suçlanmaktır.

Türk olmak faşist olmaktır, vatanına, milletine, tarihine sahip çıktığınca.

Türk olmak demokrat ve çağdaş olmaktır, vatanına, milletine, tarihine sövdüğünde.

Türk olmak lisanının Avrupa'da yasaklanmasıdı r ve yine Türk olmak kendini ve derdini anlatamamaktır.

Avrupa'da hor görülmek Türk olmaktır, ataların bir çok asır once Viyana'yı kuşattığı için ve hoş görülmemektir tabii ki sadece kuşatıp; Napolyon gibi bütün Viyana'yı yakmadığın için.

Türk olmak Selanik'te Pontus Anıtı'nın, Viyana'da çiğnenen yeniçeri minberinin ve Malta'da papazın üzerine bastığı Türk bayrağı heykelinin önünden geçmektir.

Türk olmak zordur, çetindir ve eziyetlidir. Üç kıtadan dönüp, bir küçük yarımadada misafir muamelesi görmektir. Sayısız imparatorluk kurmak Türk olmaktır, aynı zamanda sayısız imparatorluk yıkmak da Türk olmaktır.

Arabaya koşulan ilk atın vatanında, ilk yazılı antlaşmanın imzalandığı yurtta, yazının bulunduğu, paranın icad edildiği her metrekaresinden bereket fışkıran bu yurtta, kalkınmak için yabancı sermaye beklemektir.

Türk olmak; Troya'dan bu yana, Sümer'den bu yana serpilerek gelse de, tarihten eski bu topraklarda, bütün zamandan damıtılarak gelen yüksek değerlerine rağmen, bir haftalık hafıza ile yaşamaktır. Doğu Roma'yı da Batı Roma'yı da yıkıp, yeni Roma olan AB'ye girmeye çalışmaktır Türk olmak.

Türk olmak, Mostar'da köprüdür, Kerkük'te kaledir, (c)stanbul'da Kızkulesi'dir, Anadolu'da buğdaydır, Çukurova'da pamuktur, Ege'de tütün, Karadeniz'de fındık, Trakya'da ayçiçeğidir.

Türk olmak Çanakkale'de ölmektir. Çanakkale'de ölmeden önce düşmana su vermektir, onun yaralısını sırtında kendi hastanesine taşımaktır. Düşmanın ardından rahmet okumak, kanlından helallik almaktır. Sabahları odana rahmet dolsun diye, camı açmaktır. Kar yağdığında kayak yapmayı değil, evsizleri düşünmektir. Balkon köşesine kuşlar için, kışın ekmek kırıntısı, yazın su koymaktır. Yağmura rahmet, kara bereket diye bakmaktır.

Türk olmak, harap bir ülkede, zengin ülkelerin müstemlekesini reddedip, tahtadan kılıç ve ipten üzengi ile, paylaşacak ve sahiplenecek tek varlığı fakirlik olmasına rağmen, yedi düvele meydan okumaktır.

Türk olmak askere davul-zurna ile uğurlanmaktır, belki de dönmeyeceğini bilerek. Türk olmak, annenin şehit oğlunun ardından 'bir oğlum daha olsun, onu da vatan için göndereceğim' demesidir. Babanın gözyaşlarını tutarak, tabutuna son kez dokunurken 'vatan sağ olsun' demesidir.

Türk olmak 'Türk çayında radyasyon olmaz' yalanları ile, 'gusül abdesti alana aids bulaşmaz' dolanları ile yaşamaktır. Her hükümetin enkaz devraldığı, ama asla ardında enkaz bırakmadığı ülkede olmaktır.

Türk olmak, ecdadın yaşadığı kıtlıktan dolayı, çayın yanında gelen şekerden fazla olanı garsona geri vermektir. Aynı nedenle Türk olmak,yemeği ziyan etmekten korkmaktır. Göz hakkına, diş kirasına saygıdır Türk olmak. Evindeki bir kap aşın yarısını tanrı misafirine vermektir. Kendi yerde, misafiri döşekte yatırmaktır Türk olmak.

Türk olmak, milli maçta ağlamaktır. Ayhan Işık'a, Belgin Doruk'a aşık olmaktır. Türk olmak, aşkını ölesiye sevmektir. Aşkı için ölmektir, öldürmektir. Sevdiceğinin elini bir tez tutamadan, toprağa girmektir. En güzel aşk şiirlerini yüreğinde hissetmektir. Eşkıyaya türkü yakmaktır,

Türk olmak milletine sövmektir, ama başkasına sövdürmemektir, Türk olmak Yunus'u bilmektir, Aşık Veysel'i sevmektir. Mevlana'yı, Hacı Bektaş-ı Veli'yi ve Hoca Yesevî -tek bir satırını okumasa da yüreğinde taşımaktır.

Türk olmak, saz çaldığında, ney üflendiğinde, kös dövüldüğünde ve kaval çaldığında, yüreğinin derinlerinde bir sızı sezmektir, bir de Yemen Türküsü'nde...
Hayatın sana verdiklerine 'nasip', vermediklerine 'kısmet' demektir. Her işin 'hayırlısına' inanmaktır ve 'feleğe' küfretmektir ve ağlamamak için çok gülmekten çekinmektir.

Türk olmak, Asya'da batılı, Avrupa'da doğulu diye tepki görmektir. Irk sözünü bilmeden yaşamak, yaradılanı Yaradandan ötürü sevmektir. Magazin programları ile dizilerin arasına sıkışsa da, silkinip üzerindeki ölü toprağını atabilmektir. Türk olmak, mahalle maçı için aynı saatte, on kişi buluşamazken, milyon kişinin bir araya gelmesidir. Tavla oynarken bile kavga ederken, milyon kişinin kavga etmeden gösteri yapabilmesidir.

Türk olmak, buhran zamanında Arjantin'de de mağazalar yağmalanırken, daha ağır buhranda sorumlusuna en ağır cezayı tek bir cam kırmadansandıkta kesmektir.

Türk olmak en zayıf gününde bile dünyaya meydan okumak, en dertli gününde bile her ufunetin bir şafakta biteceğini bilerek tevekkül göstermektir.

Zor iştir Türk olmak. Türk olmak Anadolu'da her düşen yağmurdamlasına hamdetmek, her çıkan başak için şükretmektir.

Türk olmak, medeniyetler mezarlığı Anadolu'da dik durabilmektir.

Ne mutlu Turk um diyene!

Sunday, May 10, 2009

ANNELER GÜNÜ KUTLU VE MUTLU OLSUN!

“Eğitilmiş ve uzman anneler, çağdaş modern toplumu getirir”
M. K. Atatürk

Nice ‘Anneler Günü’ne sağlıkla… / 10 Mayıs 2009

Saturday, May 09, 2009

Indian Healthcare going thru a paradigm shift

Indian Healthcare is going thru a paradigm shift right now. It ismoving from fragmanted to consolidated. Its moving from Transaction based Healthcare model to a Healthcare contract.

Large consolidated hospital chains are emerging in the private sector.Clinic networks, Lab networks and Pharmacy chains are also emerging onthe scene. Govt is also catching up with the modernisation of its hospitals and PPP. Health Insurance is begining to follow patients even after they leave the clinic and some systems are emerging tomanage their health and disease in the society as well. However all this is happening on the brick & mortar side of the healthcare. What about technology, people and process?

TECHNOLOGY:

Is technology catching up at the same pace as brick & mortar? Are these networks/chains having the required technology infrastructure in terms of software, hardware and IT networks? Is the budget being allocated for the technology infrastructure? For a good IT setup, Indian hospitals have to get into a habbit of allocating 10% of their budgetto IT.

There is a need to develop a Healthcare-IT platform specifically forIndia. A platform that will include HIS+EMR+ERP and will be hosted, so that every clinician, administrator or manager can use it over the web. Software as a service model can become a reality now in India because internet bandwidth is becoming available everywhere through fixed lines, mobiles and DTH. The SaaS moel is economically viable because it converts the Capex into Opex. Also there is no entryor exit barrier.

Current HIS/EMR are force fit to the unique requirements of the Indian Healthcare. Either they are imported and dont include the special needs of Indian business. Or they are home grown and dont recognize the global aspirations of Indian hospitals/clinics.

Public Health informatics is still a far cry!

PEOPLE:

Is there trained manpower available to run this show? we need people trained and experienced in Healthcare + IT + Management skills.Atleast 30% of the people should have all the 3 skills in the same brain and the rest can start from one descipline and acquire the other2 in time.

I think the real change will happen when our Medical college srestructure their courses to include management and IT as an integral part of the education curriculum. Some Healthcare Management institutes have taken the first step towards including some part of IT in the curriculum, but there is a long way to go before the model matures.

We need to have short term, medium term and longterm approach to thepeople issue. Do we have anyone thinking in this direction!

PROCESS:

Awareness about NABH, JCAHO and ISO standards is emerging in large hospitals. More because they want to look attractive to the MNC Health insurance, so that medical tourism can be routed this way. However the culture of Quality is yet to percolate down into the psyche of the Indian Healthcare. This will take time to happen and will require a significant push from central bodies like QCI.

The need of the hour is to define key performance indicators (KPI) forclinical, admin and management aspects of healthcare. Some standard mechanism has to emerge for KPI measurements, analysis, publication and debate. Some healthcare body has to take the lead for KPI in Indian healthcare. Unfortunately very few even understand the conceptof Healthcare KPI.

Overall this is a very interesting subject......and all so very true.....
But personally need to differ where it comes to quality is critical.